Skip to content

Keramet’e devam, Ayı pençesi (28 Şubat 2004)

Keramet’e giderken yarıda bıraktığımız parkuru tekrar deneyeceğiz. En son kalan 5 kilometre mesafe, yıl boyunca içimize dert olmuştu. Ne yapıp edip bu yolu tamamlamalıydık.

Sabah 11 gibi yola koyulduk. Yine geç kalmıştık. Valideköprü yolunda vakit kazanmak için 4-­‐5 km yolu traktörle gittik. Kızderbent köyünde meşrubat ve dondurma ile doping yaptıktan sonra, köyün çıkışında mezarlık karşısında batıya doğru yükselen bir yola saptık.

Patikaya girdiğimizde saat 3 olmuştu. Yukarı doğru bir süre gidip, yolda bir çay molası verdik. Mola verdiğimiz yer çok güzel bir yeşillik alandı. Aşağıdan bir dere akıyordu. Burada büyük bir neşe içinde çaylarımızı içtik. (Aşağıdaki resimler, Altınova-­‐Valideköprü arasında, bizim “Cennet” ismini taktığımız çiftliğe ait.)

İleride karşımıza çok yüksekten akan bir şelale çıktı. Şelale üzerine güneş vurmuş, enfes bir görüntü oluşmuştu. Burada biraz oturup şelalenin coşkulu akışını seyrettik. Gerçekten insanı rahatlatan bir görüntüsü vardı.

Şelaleden sonra bir süre düzlükte yürüdük. Yükseğe çıktıkça kar başladı. Güneyde geçilmesi zor tepeler vardı. Batılı yürüyerek tepeyi geçtik. Önümüze bir dere yatağı çıktı. Dere yatağı tepeyi yararak güneye devam ediyordu. Biz de kuru yatağı takip ederek güneye saptık.

Saat beş buçuk gibi etrafta gördüğümüz en yüksek noktaya çıkmıştık. Rakım 735 metre gösteriyordu. Kar üzerinde tepeyi geçerken, bu güne ismini veren meşhur ayı izlerini gördük. Pençe izlerinin resmini çektik. Tepeyi aştıktan sonra hava kararmaya başlamıştı. GPS, Keramet’e bir buçuk kilometre kadar kaldığını söylüyordu.

Eşime telefon ettim. Müsaitsen bizi gelip al, alamazsan bir yolunu bulmaya çalışırız dedim. Zeytinlikten yarı koşarak aşağı indik. Oldukça çamura bulanmıştık. Gerçekten GPS yardımıyla havuzu büyük bir hassasiyetle bulduk.

Havuza vardığımızda hava kararmıştı. Havanın soğukluğuna aldırmadan karanlıkta havuza daldık. Enfes bir ay ışığı vardı. Bu esrarengiz ortam bize ayrı bir zevk ve neşe vermişti.

Bir saat kadar havuzda kaldık. Dışarısı çok soğuk olduğundan çıkmaya cesaret edemiyorduk. Eşim telefon edince zorunlu olarak havuzdan çıktım. Çünkü Boyalıca’ya gelmiş, ancak Keramet sapağını bulamamıştı.

Titreyerek giyindim ve yola doğru yürümeye başladım. Yaklaşık bir kilometrelik yolu yürürken bir kurt kırması köpek musallat oldu. Havlayarak yukarıdan bana doğru koşuyordu. Uzaktan bana çok büyük gibi gözüktü. Korktum, ama kaçmak çözüm değildi. Aklıma abimin sivrisinekle mülâkatı geldi. Sivrisinek yatakta gelmiş rahatsız etmiş, abim yatakta oturmuş, sivrisineğe demiş ki, bak senle anlaşalım, sen beni sokma, ben de seni öldürmiyeyim demiş. Sonra yatmış uyumuş, o gece bir daha sivrisineğin sesini duymamış. Benim de aklıma köpekle konuşmak geldi. Durdum, yavaş yavaş konuşmaya başladım. Köpekle arkadaş gibi konuşuyordum. Bana yaklaştı, yanıma gelince havlamayı kesti ve durdu. Yanından yavaş yavaş geçtim. Biraz ileride eşimi gördüm. Yolu bulmuş arabayla bana yaklaşıyordu.

Dönüşte arabanın farlarında köpeği gördüm. Evi bekleyen bir kurt köpeği imiş. Üstelik bir yere bağlı değildi. Ucuz atlatmışım diye düşünerek havuza geldik. Serkan da çıkmış ve giyinmişti. Eşimin yaptırdığı pideleri büyük bir iştahla mideye indirdik.

Dönüşte abimle buluştuk. Onlar da Bursa’ya gidiyorlarmış. Serkan’ı onlara bırakarak eve döndük. Yine muhteşem bir maceraya imza atmış ve geçen sefer ki başarısızlığımızı telafi etmiştik.

(Bu yürüyüş aşağıdaki haritada göründüğü gibi yaklaşık düz çizgilerle 26 km’nin üzerinde. Ancak gerçekte yoldan ayrılınca dağda yürüyüş hiç bir zaman düz bir hat üzerinde olmuyor. Kabataslak bir tahminle bugünkü yürüyüşün, ilk 4-5 km traktörle gidişi çıkardıktan sonra 30 km civarında olduğunu söyleyebiliriz.)

Cennet vadisi

Translate »