Skip to content

Maşukiye, Keltepe (11 Temmuz 2004)

Eşimle bir şeyleri düzeltme adına gittiğimiz Ağva’da kampta; GPS, cep telefonu ve dijital fotoğraf makinamı dereye düşürünce hepsi de arızalanmıştı. Botu bağlamak için ayağa kalkınca kucağımda bulunan çantamla birlikte tüm malzemeler dereye düşmüştü. Suda döne döne dibe giden fotoğraf makinasını görünce kurtarabilirim ümidi ile insanların şaşkın bakışları arasında elbiselerimle beraber kendimi suya bırakmıştım. Aslında suya dayanıklı olan ve suda yüzebilen GPS’imin pil yuvasının kapağını aşınmasın diye hep yarım kapattığımdan su geçirmez özelliği kalmamış ve dibe dalıp sudan çıkarttığımda içinden dışarı sular sızmaya başlamıştı. Tabii hepsi de çöpe gitti. Bu yüzden son günlerde gezilerimizi GPS’ten yoksun olarak yapıyoruz.

Geçen haftanın motorize ekibi olarak bu hafta sonu yine bir araya geldik. Öğlene doğru İzmit’in Maşukiye köyüne gittik. Buradan yukarıya Keltepe’ye doğru devam ettik. Keltepe’de Kuzu yaylasına çıkıp Sapanca gölünün muhteşem manzarasını seyrettik.

Bu tepeye mahsus sadece temmuz ayında olan bir hadiseye de şahit olduk. Binlerce uğur böceği üzerimize hücum edip ısırmaya başladı. O tatlı sevimli Uğur böcekleri, Ahmet böcekleri, Tayfun böcekleri (!)’nin binlercesi bir anda saldırınca o tatlılıkları kalmıyor pek.

O sırada aynı yere arabayla gelen bir ailenin benzin deposunun kapağından benzin fışkırmaya başlayınca Serkan’ım hemen yardıma koştu. Tabii esprisini patlatmadan da edemedi. “Abi şu çakmağımı versene, biraz karanlık depo gözükmüyor da…”

Böcek hücumu nedeniyle vericilerin bulunduğu bu tepenin keyfini kısa kestikten sonra Kuzu yaylasına inip, çimenler üzerinde bir çay molası verdik. Burada da çay ile bisküvilerimizi yiyip Sapanca gölüne indik.

Gölün enfes çekiciliği bizi de içine çekti. Her ne kadar Levent bizi seyretmekle yetinse de, Serkan’la ikimiz gölün ılık suyunun ve güneşinin tadını doya doya çıkardık.

Dönüşte alabalık ile kendimize bir ziyafet çektikten sonra gece nargile keyfi ile günü noktaladık.

Translate »