Skip to content

Yuvacık, Soğuk pınar, Veysel amca (17 Temmuz 2004)

Gezi kitaplarından öğrendiğimize göre, İzmit’in içme suyunun bir kısmını sağlayan Soğuk pınarda bir Veysel amca varmış. Veysel amca, çok sıcakkanlı, konuşkan, misafirperver bir insanmış. Her zaman yanan bir şömineye ve gülen bir yüze sahipmiş.

Böyle ilginç bir yeri ve ilginç bir şahsiyeti görmemek olmazdı. Bu hafta sonunu da bu şekilde değerlendirmeye karar verdik.

Cumartesi sabahı Serkan ve Nalan feribotla İstanbul’dan geldiler.

Bahçede kuş sütü eksik bir kahvaltı yaptıktan sonra İzmit’e doğru yola çıktık. Yuvacık’tan Aytepe yoluna saptık. Yukarıda sora sora Soğuk pınarı bulduk. Sorduğumuz insanların çoğu Soğuk pınarı bilmiyorlar, ama Veysel amcayı tanıyorlardı. Taşlık ve dik bir yoldan aşağı inince Veysel amcanın 26 yılın emeği ile oluşturduğu harika mekanı bulduk.

İçeri girdiğimizde gerçekten de bizi yanan şömine ve Veysel amcanın gülen yüzü karşıladı. Tamamını kendisinin el emeği ile yaptığı harika bahçesinde oturduk ve Veysel amcanın güzel sohbeti ile kahvelerimizi içtik.

Kahvelerden sonra dere kenarına bir yürüyüş yapmak üzere yola koyulduk. Dere çok dik bir vadinin dibinden akıyordu. Uzun bir yürüyüş sonunda inmeyi gözümüzün kestiği bir yerden aşağı inmeye, daha doğrusu yuvarlanmaya başladık. Nalan da bize ayak uydurmaya başlamıştı. Her ne kadar çamurlarda ayakkabıları kirlenmesin diye abisinin sırtına binse de oldukça iyi gidiyordu.

İnmek için uygun olduğunu düşündüğümüz yer aslında bir sürü kayan taşların ve kayaların olduğu bir yamaçmış. Kıçüstü kaya kaya aşağı inmeye başladık. Nalan’ın bir ara kaymamak için kayaya tutunurken yüz ifadesi tam fotoğraflıktı. Korku, sevinç, muziplik karışımı bir ifade ile gülüyordu.

Zor bir inişten sonra dere kenarında meyve suyu içerek suyun şırıltıları arasında biraz gülüştük. Benim kayaların arasından kopardığım dev yabani ıspanak yaprağı da güzel esprilere konu oldu.

Bu gezi üzerine gece evde nargilemizi yakıp film seyrederek geceyi de kurtarmış olduk.

Translate »