Skip to content

Roma Günleri

14-18 Mart 2005

Serkan, tatil başlangıcından bir hafta önce geldiği için bu bir hafta içinde gündüz vakitleri, ben kolejdeyken kendisi yalnız gezdi Roma’yı.

İlk gün, 14 Mart Pazartesi akşamı kolejden bir İngiliz Generalin, evinde, bizim komiteye verdiği akşam yemeğine davetliyim, gitmemem söz konusu değil. Akşam Serkan’la bahçede kısa bir çay sohbetinden sonra onu evde bıraktım.

Roma’da kaldığım ev:

Via del Pianeta Terra, 46

00144 Roma

Salı ve Çarşamba günleri Serkan yalnız gezdi Roma’yı. İki yarım günde Colleseum ve civarını, Vatikan’a girmeden dış duvarların bulunduğu sokakları, Roma forumlarını epey gezmiş ve güzel resimler çekmiş.

Çarşamba akşamı, ben kolejden geldikten sonra tekrar şehir merkezine gittik. İspanyol merdivenlerini (Scalinata della Trinità dei Monti – Spanish Steps) ve Aşk çeşmesini (Fontana di Trevi) gezdik. Gece saatleri bu bölgeler cıvıl cıvıl, hayat dolu. Ruh var, insanlar bu muhteşem sanat eserlerine ayrı bir can katıyorlar. Aşk çeşmesi harika ışıklandırmanın neden olduğu gizemli gölge oyunları içinde gönlünüze şiirler fısıldıyor sanki. Bu cansız mermerler konuşuyor gibi, nasıl bir sanat sergilemiş heykeltıraş ister istemez hayran oluyorsunuz. Burada kural havuzun kenarına oturup, omzunun arkasından havuza para atmak. Böylece buraya tekrar gelmeyi garantilemiş oluyorsunuz. Atılan paralar günde, evet günde 3000 euro’yu buluyormuş, tabii buranın müdavim hırsızları var, ama polis pek göz açtırmıyor. Paralar sonra toplanıp organize bir şekilde muhtaçlara dağıtılıyormuş diye bir efsane var, ama ne kadar inanılır bilinmez.

İspanyol merdivenleri de çok enfes bir yer. Merdiven boyunca bahardan itibaren enfes çiçekler diziliyor. Merdiven basamaklarına oturan arkadaşlar, sevgililer, turistler, Roma’nın en işlek caddelerinden biri olan Via Condotti’yi seyrediyor. Ama ondan daha önemlisi İspanyol meydanının (Piazza Di Spagna) güzelliği ve ortasındaki enfes havuz (Fontana della Barcaccia). Bu merdivenler Avrupa’nın en uzun ve en geniş merdivenleri imiş. Hava soğuktu, gece saat onu geçmişti, ama insanlar bu karanlık ve soğuğa kendi sıcaklıklarını ve neşelerini katıyor gibiydi. Ben Serkan’ın burada olması, onunla buraları gezmenin hevesi ve coşkusu içindeyim. Buraya yalnız gelmek, insana zevk veren bir güzelliği yalnız seyretmek o kadar yavan ki. Ancak ve ancak, güzellikler birisiyle paylaşılınca güzelliğin tadına varıyorsunuz. Yoksa “hı evet gördüm, güzeldi” gibi bir yorumdan öteye geçemeyecek bu görmeler.

Perşembe günü de Serkan yalnız gezdi Roma’yı. O gün Vatikan’a gitmiş, oldukça bol miktarda fotoğraflar, “Metro Çalgıcıları” ve “Vatikan’ın Arka Sokaklarındaki Türk Dönerci” gibi ilginç hikayelerle eve geldi. Cuma günü öğleden sonra tatil resmen başladı. 18 Mart 2005. Artık kim tutar bizi, ver elini ucundan tutalım, çek bizi istediğin yere İtalya!

Cuma öğleden sonra Roma’yı bir kere daha birlikte turladık. Saat 7 gibi geç bir saatte başlayan gezimiz yine de oldukça verimli ve güzeldi. Yaklaşık üç buçuk saat süren turumuzda Colleseum ve çevresindeki zafer takları, Roma meydanlarından küçük bir kısmı, Tevere nehri kıyısından Saint’Angelo köprüsü ve Castel Saint’Angelo gibi. Gece bastırıp Roma ışıklarına bürününce, Tevere nehri kıyısında, duvara orturup, derenin karşı tarafında bulunan Saint’Angelo kalesine nâzır sigaramı tüttürmek bana öyle bir zevk vermişti ki anlatamam.

Ve böylece Roma günlerini Cuma gece saat 10:30’da tamamlamış olduk. Artık Napoli, Floransa, Venedik gibi İtalya’nın diğer önemli şehirlerini ve zaman, günler ve enerjimiz elverdiği kadar İtalya kuzeyindeki Fransa İsviçre gibi birkaç ülkeyi gezmek. Tabii kafada çok projeler var, ama zaman o kadar az ki, tutup bir haftada 5 bin km yol da yapılır ama, bu geziden bir şey anlamadan geri geliriz. Bakalım kader bize neler hazırlamış görelim önümüzdeki bir haftada.

Orjinaller burada

Translate »