Skip to content

Altıncı ve son gün: Patara, Xantos, Saklıkent, Eve dönüş

20 Ağustos 2004

Sabah bungaloda temiz çarşaflarda uykumuzu almış olarak uyandık. Uykuyu fazla almışız, çünkü dün gece planladığımız tekne gezisini kaçırmışız. Ne yapalım bu işte de bir hayır vardır herhalde.

Kahvaltı için Kaş’a gittik. Börekli güzel bir kahvaltı yaptık. Dönüp motokampın karşısında plajda denize girdik. Enfes denizin tadını çıkardık. Sonra toparlanıp gece eve varmak üzere yola çıktık.

Önce Yeşilköy isimli bir yerde durup kahvede oturduk, bir şeyler içtik. Sonra Patara antik kentine uğradık. Burası Türkiye’nin tek karetta yumurtlama yeriymiş. Yaklaşık 10 kilometrelik bir plaja sahip. Plajda insanın üzerine tutkal gibi yapışan incecik bir kum var. Burada denize girmedik, sadece resimler çekip yola devam ettik.

Yolda Xanthos antik kentini gezdik. Hatta gezerken Serkan’ı kaybedecektim az daha. Serkan videoya kayıt yapmaya ve bir yandan da kendine laf atan sarhoşa laf yetiştirmeye çalışırken birden önündeki çukura beline kadar gömülüverdi. Epey kan revan içinde kalan Serkan kanlarını temizlerken arabaya binip Saklıkent’e doğru devam ettik.

Saklıkent’te harika bir kanyon geçişi yaptık. Ancak ayakkabılarımız müsait olmadığı ve vakit çok geç olacağı için vadinin sonuna kadar gitmedik. Zira birkaç saatlik geçişten sonra etrafta bizden başka kimse kalmamıştı. Koca kayaları millet oflaya puflaya geçmeye çalışırken bizim tavşan gibi zıplayarak geçmemiz bize çok keyif veriyordu.

Vadiyi geri dönüp arkamızda bıraktıktan sonra, suya kapılıp giden Serkan’ın terliğini yüzerek alıp getiren köylü çocuğun babasının satış yaptığı tezgâha gittik. Çocuk çok alçak gönüllü, babası da muhabbet mi muhabbet bir adamcağız. Tezgâhtan biraz arı poleni ve keçiboynuzu alıp arabayı park ettiğimiz yere döndük. İlk geldiğimizde bize park yeri gösterip hoş geldiniz diyen delikanlının yanına gittik. Orada gözleme yedik ve ayran içtik. Yediğimiz yer su üzerine kurulmuş küçük bir sal üzerindeydi. Çok hoşumuza giden bu yemek molasından sonra delikanlıya teşekkür edip biraz harçlık bırakıp yola çıktık.

Moladan sonra sıkı bir sürüş yaptıktan sonra güneş batarken Ölüdeniz’e vardık. Ölüdeniz’in o kartpostallarda yer alan harika manzarasını seyredip tam da o mekânda denize girdik. Su o kadar güzeldi ki, insan sudan çıkmak istemiyor adeta. Güneş batıp hava kararmaya başladığında denizden çıkıp eve dönüşe başladık.

Ölüdeniz’de akşam sekizde başlayan dönüşümüz, Çine, Aydın, İzmir üzerinden sabah beş buçukta Karamürsel’de tamamlandı. Önceki sabah Kaş’tan eve kadar bir günde 895 kilometre yol yapmıştık.

Gezimiz sona ermişti. 6 günlük bu tatil bize o kadar tatlı gelmişti ki, bu geziden aldığımız lezzet öyle büyük paralarla güzel tatil kentlerinde otellerde alınacak lezzetten bize göre fersah fersah fazlaydı. Gezi boyunca alkollü bir şey almama ve basit takılma konusunda birbirimizi dolduruşa getirmemiz iyi de olmuştu. Aksi takdirde; gördüğümüz enfes manzaralar, gece mehtabın insanı mest eden doyulmaz fısıltıları, şırıl şırıl süzülen derelerin gecenin karanlığındaki gizemli sesleri karşısında ölçüyü kaçırma ihtimalimiz çok yüksekti.

Ertesi sabah oğlumu aldığımda bu tat ikiye katlandı. Hepimiz çok mutluyduk.

Yeşilköy:

36 17.009K – 029 22.397D, 9 m, 12:40

Patara:

36 15.300K – 029 18.842D, 0 m, 14:14

Xanthos:

36 21.276K – 029 19.193D, 15 m, 14:47

Saklıkent:

36 28.427K – 029 24.206D, 96 m, 18:00

Ölüdeniz:

36 33.311K – 029 06.681D, 2 m, 19:19

Translate »