Skip to content

Erikli yaylası (25 Eylül 2004)

En son gidip de kaybolduğumuz Erikli yaylası maceramız orada bitmiş olamazdı. Uzun bir süre içimizde bir arzu olarak kaldı o menzile varmak. Nitekim bir cumartesi sabahı arabayla Çınarcık’a doğru yola çıktık. Yine idealler büyük, önce Erikli yaylasına çıkacağız, sonra bu yetmezmiş gibi bir de Delmece yaylasına devam edeceğiz. Sonrası Allah kerim. Saate göre ya Teşvikiye köyüne döneceğiz, ya da Armutlu yarımadasının kuzeyine devam edip Gemlik tarafına çıkacağız.

Arabayla Teşvikiye köyünden Zirve balık çiftliğine doğru devam ettik. Balık çiftliği bu sezon kapalı imiş. Önce arabayla keşif maksadıyla gidebildiğimiz yere kadar gittik. Sonra geri dönüp Zirve restoran arkasına müsait bir yere arabayı bıraktık. Bahçede çalışan bir adama da arabayı emanet ettik.

09:50’de yürümeye başladık. Önce geçen sefer yüzdüğümüz havuza geldik. Bu sefer hava yüzmeye uygun olmadığından yüzemedik, ama çekirdekle buranın keyfini çıkardık. Yürümeye tekrar başladık ve ilk yanlış yoldan bir çobanın sayesinde erken döndük. Çoban elinden geldiğince yolu tarif etti.

Zirve restoran yakınlarından dereyi geçip yukarıya tırmanmaya başladık. Ufacık bir yol var, ama çok dik. 10:50’de kan ter içinde kısa bir çay molası verdik. Yanımızdan katır ve at sırtında bir kadın ve oğlu geçiyorlardı. Biraz sohbet ettik. Bize takip etmemizi söylediler. Hatta daha da ileri gidip ata binmemizi veya çantalarımızı vermemizi teklif ettiler. Biz bu nazik teklifi reddettik. Köylü teyze ile oğlunu takibe başladık. Katır ile at o dik yokuşları, taşlık patikayı nasıl tırmanıyor hayretle izleye izleye çıkmaya devam ettik.

Bir süre sonra onlar kendi bahçelerine ayrıldılar. Bize de yoldan ayrılmamamızı söylediler. Bir süre yukarıya devam ettik. Kestane toplayan köylülere rastladık. Her yerde kestane ağaçları var. Toplamaya çalıştık, ama bunları toplamak ve dikenlerinden çıkarmak için elleri feda etmek lazım.

Yukarı, yukarı, yukarı, nihayet yayladaki evlere vardık. Ancak burası pek de öyle cazip bir yer değilmiş. Bir miktar düzlük ve birkaç ev. Köylülerden ileride şelale olduğunu öğrendik ve o tarafa doğru yürümeye başladık.

Bir süre sonra çamlık içinde dereyi bulduk. Bu bölgede çok güzel bir bitki örtüsü vardı. Dere üzerinde şirin bir köprü, tatlı tatlı akan bir su, her şey çok güzel. Hatta yol üzerinde şelaleyi tarif eden kırmızı yazıların kayalar üzerine yazılmış olduğunu hayretle gördük.

Yazıları takip ederek şelaleye vardık. Bizden başka birkaç grup daha şelalenin tadını çıkarmakla meşguldü. Derhal suya girerek buz gibi su ve şiddetle akan şelale altında onlara katıldık. Yeterince serinlediğimizi ve artık üşümeye başladığımızı fark edip sudan çıktık. Tüp çaydanlık yiyeceklerle, tam teşekküllü sofrayı kurduk.

Güzelce karnımızı doyurup çaylarımızı içtikten sonra diğer grupların tırmandığı çok dik bir yardan tırmandık. Bu zorlu bir tırmanış oldu. Yukarıda derenin oluşturduğu birçok havuzcuk, enfes kayalar vardı. Her birinde yüzmek ve tadını çıkarmak için yeterince zamanımızın olmaması yazık. Kayaların üzerine oturup şaraplarını içen iki erkek ve bir kız ile karşılaştık. Doğrusu gıpta etmemek imkasızdı. Fakat o kızların buraya nasıl çıkmayı başardıklarını anlayamadık. Mutlaka daha uygun bir yol olmalıydı. Bizim gibi katırı takip ederek gelmedikleri kesindi.

Grup üyelerinin hiç birisi ne yazık ki Delmece yaylasını bilmiyorlardı. Saat üçe gelmek üzereydi. Delmece’ye doğru bir maceraya atılmayı gözümüz kesmedi. Geri dönmeye karar verdik.

Dönüşte önce köprüde bir kısa mola verip şişen ayaklarımızı dinlendirdik. Yola devam edip tekrar yayla evlerinin bulunduğu bölgeye geldik ve evlerin arkasından dolaştık. Halı gibi çok sık ve güzel bir çim alan görünce burada bir miktar durmaya karar verdik. Biraz geride kamp maksadıyla kurulmuş bir çadır vardı. Kampçıların çadırına büyük bir gıpta ile baktık, inşallah önümüzdeki yaz tekrar böyle bir kamp yapacağız.

Halı gibi çimlerin üzerinde birer neskafe içtikten sonra sırt üstü uzandık. Kendimizden geçip güneşin ılık ışıkları altında yarım saat kadar uyumuşuz. Gürültüyle geçen bir traktör bizi kendimize getirdi. Kalkıp aşağı doğru devam ettik.

Gelirken kestane toplayan insanlardan öğrendiğimiz aşağıdaki ikinci şelaleye doğru yöneldik. Bir süre sonra suyun sesini duyduk. Enteresan meyve ağaçlarının ve deli elmaların olduğu bahçelerden geçerek şelaleye vardık.

Saat beş buçuk olmuş, hava soğumaya başlamıştı. Arabaya bir buçuk kilometre kuş uçumu mesafe kalmıştı. Gözümüzü karartıp burada da yüzdük. Su insanın içine işleyecek kadar soğuktu. Kısa süren bu yüzme molasından sonra arabaya devam ettik.

Su kenarının geçişe müsaade etmemesi nedeniyle dereyi ıslak geçmeye karar verdik. Ayakkabılarla suya daldık. Bir süre sudan gittikten sonra artık yola çok yaklaştığımızı fark edip yukarıya tırmanmaya başladık. Yola önce ben çıktım. Yol kenarı oldukça dik ve kaygan olduğundan aklımca Serkan’a yardım etmek maksadıyla ona bir sopa uzattım. Serkan sopayı sımsıkı tutunca da hızla yukarıya çektim. Serkan bu hızla, çıkıştaki çalılara bütün gövdesiyle dalıverdi. Tabii ki elleri ve açık yerleri kan revan içinde kaldı.

Gülme krizi esnasında bu şelalenin de ismini koyuverdik. “Tut-­‐şunun-­‐ucunu şelalesi”. Artık bu şelalenin unutulması mümkün değildi. Arabaya varmak üzere iken üzerimizdeki çamurları temizlemek maksadıyla derede üzerimizi yıkamaya başladık. Tabii yıkamak için dizlerimize kadar suya girmiştik. Kenarda piknik yapan bir aile hayretle bizi seyrediyor ve bu soğukta ne yaptığımızı ve nereden geldiğimizi anlamaya çalışıyorlardı.

Aile, afiyet olsun diye laf atmamız üzerine, bizim konuşabilen ve normal insanlar olduğumuzu anladı ve rahatladılar. Bizi soru bombardımanına tutmaya başladılar. Bombardıman arasında konuşma fırsatı yakaladığımızda onlara Erikli yaylasından geldiğimizi, oraya nasıl çıkılabileceğini, daha doğrusu onların bu halleriyle nasıl oraya çıkamayacaklarını anlattık.

Aileden kurtulup onlara iyi akşamlar diledikten sonra altı buçuk gibi arabaya vardık. Araba bıraktığımız gibi duruyordu. Sırılsıklam halimizle arabaya binip, arabanın sıcak fanına kendimizi bıraktık.

Zirve balık restorant:

40.595217, 29.0621, 136 m., 09:45

Havuz:

40.589583, 29.061233, 168 m., 10:07

İlk mola:

40.593267, 29.059283, 222 m., 10:50

İlk şelale (Erikli şelalesi):

40.584883, 29.021733, 481 m., 13:00

Tut-şunun-ucunu şelalesi:

40.58935, 29.050533, 241 m., 17:31

Translate »