Skip to content

İstanbul Kaçamakları-8

2012 - 2016

Piramid Sanat Merkezi
22 Mayıs 2015

Taksim meydanından Tarlabaşı bulvarına inmeye başlamadan önce sağda Dolapdere’ye giden bir cadde var. Bu caddeye girince 50 metre sonra, sol tarafta Feridiye caddesi ayrılıyor. Aslında sokak dense daha doğru olur, zira küçük bir cadde. Bir 50 metre daha gittikten sonra solda Piramid Sanat Merkezi isimli mavi bir bina var. Hatırlamıyorum, burayı avare yürüyüşlerim sırasında ben mi buldum, yoksa bir arkadaşım mı tavsiye etti? Okuldan Bülent Bakan isimli bir arkadaşım vardı. Sanat ile ilgili her şeye ilgi duyardı, özellikle de Bedri Baykam hayranıydı. İstanbul Modern’e gidişlerimde genellikle ona da rastlardım. Emekli olduğundan buranın sergilerini kaçırmazdı. Piramid Sanat Merkezini gezerken Bülent’in de bazı çalışmalarını gördüm. Bir arkadaşımın başarısı ile gurur duydum.

Piramid Sanat Merkezi, internet sayfalarında kendilerini, “Piramid Sanat, 2006 yılında Bedri Baykam tarafından kurulmuş olan, bağımsız bir sanat merkezidir” şeklinde tanıtmışlar. Gezilmesi görülmesi gereken çok güzel bir mekan.

41.03836, 28.98322

Fotoğraf Sergileri
Odakule İşbankası Fotoğraf Müzesi ve Fatih Belediyesi Kadırga Sanat Galerisi
5, 11 Haziran 2015

Kısa turlarımda rast geldiğim sergileri kaçırmamaya çalışıyorum. İstiklal caddesinde Odakule civarında İşbankasının İstanbul fotoğrafları sergisi vardı. 2016’da bu tarihi bina kapanmış. Bu fotoğraf sergisinde fotoğraf merakı ile tanınan II.Abdülhamid’in koleksiyonundan parçalar vardı. Fotoğrafın yeni hayatımıza girdiği bir dönemde özel olarak fotoğraf ile ilgilenen Abdülhamid müthiş bir koleksiyon hazırlamış. Osmanlı devletinin her yerine özel gönderdiği kimselere bu yerlerin fotoğrafını çektirmiş, bunları tanzim ettirip albümler hazırlamış. Şimdi her biri birer belge niteliğinde olan bu fotoğrafların değeri ölçülemez bence. Bu sergide bir de bizim Kuzey Deniz Saha Komutanlığının Kasımpaşa’da kaderine terk ettiği Divanhane binasının ilk orijinal resimlerinden biri var. Güzelim tarihi bina 10 senedir Deniz Kuvvetlerindeki beceriksiz kuvvet komutanları ve saha komutanlarının elinde farelerin cirit attığı harabeye dönüştü. Küçük bir bilgi: Bu bina öyle bir mühendislik eseri ki, koca bina grid şeklinde birer metre ara ile denize çakılmış ağaç kazıkların üzerine inşa edilmiş, yani zemin toprak değil deniz!

Diğer bir sergi de Kadırga Limanı caddesi üzerindeki Fatih Belediyesi Kadırga Sanat Galerisindeki sergi idi. Bu sergide “Kanadı Kırık Melek” isimli bir fotoğraf vardı ki yürek yakan bir temayı işliyordu. Yaşlılık hastalığına yakalanmış olan 19 yaşındaki bir kızın hikayesi. Bu sergide de enfes fotoğraflar vardı. Bu tür fotoğraf sergilerinde inanılmaz fotoğraflara rastlayabiliyorsunuz.

Kadırga Sanat Galerisi: 41.00452, 28.96692

Divanhane: 41.03136, 28.96499

Masumiyet Müzesi
24 Temmuz 2015

Karaköy’den sonra Tophane’den yukarı doğru çıkan Boğazkesen caddesine tırmanmaya başlıyorsunuz. 400 metre sonra sağda Çukurcuma caddesini göreceksiniz. 70-80 metre sonra da sağda bugün Masumiyet Müzesi olmuş kırmızı bir ev karşınıza çıkacak. 

Orhan Pamuk, müthiş ve bence çağını aşan bir romancı. Masumiyet Müzesi isimli romanı, Füsun isimli mahalle kızına çılgınca aşık olan zengin Kemal’in hikayesi. Orhan Pamuk romanı yazarken bu evi müze yapmak üzere alıyor, rastladığı 1950’li yıllara ait eşyaları saklıyor ve bunları romana Füsun’un eşyası olarak katıyor, 4 binden fazla sigara izmariti topluyor ve bunları Füsun’un içtiği sigaralar olarak teşhir ediyor, inanılmaz bir kurgu, gerçek nerede bitiyor, kurgu nerede başlıyor takip etmeniz güçleşiyor. Anlayabildiğim kadarı ile Kemal isimli biri gerçekten var ve buna benzer karşılıksız bir aşk yaşamış. Ama ev, objeler, mekan, bunlar kurgu. Orhan Pamuk’un bir çok romanını okudum, her biri birer şaheser idi. Orhan Pamuk, gönülden sahip çıkılması gereken bizim insanımız, bizim romancımız.

Buraya küçük bir not düşmek istiyorum. Bir kişinin hayat görüşünü, inancını, bazı özelliklerini beğenmiyor olabilirsiniz, siz farklı düşünüyor olabilirsiniz, ama o kişinin öne çıkan özelliklerine saygı duyacaksınız. Winston Churchill düşmanınız olabilir, ama siyasi dehasına saygı duyacaksınız, Atatürk’ün akşamları kurdurduğu içki sofraları sizin hayat anlayışınıza uymayabilir, ama onun devlet adamlığı ve askerlik dehasına saygı duyacaksınız, Orhan Pamuk’un hayat safhaları size ters gelebilir, ama yazarlığına ve sanatına saygı duyacaksınız. Türkiye; barındırdığı farklı kültürler, diller, dinler, anlayışlar ile çok zengin bir ülke. Bir ülkeyi tek bir çizgiye çekmeye çalışırsanız, insanlara fabrika ayarı gibi ayar vermeye kalkarsanız ülkeyi fakirleştirmiş olursunuz, zalim ve mazlum yer değiştirebilir, ama her zaman birileri zalim, birileri mazlum olarak kalır.

41.03089, 28.97980

Kalenderhane Camii
18 Kasım 2015

Vefa bozacısını sağınıza alın, 20 metre sonra sola Cemal Tosyalı caddesine dönün, sağınızda Vefa lisesi var, karşınızda Molla Hüsrev camisi var ve yol sola Süleymaniye’ye dönüyor, düz devam edin, Vefakar kafeden sağdaki minik aralığa girin, karşınıza bu muhteşem eser çıkacak.

Kalenderhane camii, fetihten sonra Kalender dervişlerine verilmiş ve medrese olarak kullanılmış, 1800’lü yıllarda camiye dönüştürülmüş bir Bizans kilisesi. Muhteşem bir eser. İstanbul’un insanı her zaman şaşırtmaya namzet küçücük sokaklarından birinde böyle bir eserle karşılaşmayı beklemediğiniz bir zamanda, belki meşhur vefa bozacısında leblebi ile bozanızı da içmişsiniz, duvar dibine oturup elinizde bir keyif sigarası, hayranlıkla sokakları ve müthiş mimariyi seyrediyorsunuz, işte 2015’in 18 Kasım’ında bu şanslı şahıs bendim.

41.01302, 28.96058

Büyükdere, Bebek, Kuruçeşme
10 Ekim, 22 Kasım 2015
23 Nisan 2016

İstanbul’da Levent lojmanlarında ikamet ettiğim 4 yıl boyunca, kendimi çok şanslı saydım. Boğaz evime bu kadar yakın, arabam, motorum ve bisikletim var. Her küçük fırsatı değerlendirdim, bazen arabayla inip bir yere park ettim, yürüdüm yürüdüm, bazen bisikletle gittim, yalnız gittiğim de oldu, ailecek benim miniklerim ile beraber de gittik. Hiç bir şey yapmanıza gerek yok, boğaz boyunca sokaklara girip çıkarak yürümek insana hayat üflüyor. Sabahları çok erken kalktığım için herkes uyurken ben çoktan bisikletimle veya yürüyerek Büyükdere’ye inmiş oluyorum, sabah boğaz üzerine güneşin doğuşu, bir yerde bir poça ile çay içmek, hey büyük Allah’ım, ne kadar da çok şey var teşekkür edecek.

Çok sık gittiğim yerlerden biri de Bebek. Bebek Starbucks sabit duraklarımdan biri. Bebek parkının hemen bitiminde Mısır Başkonsolosluğu binası var. Mimari olarak bir inci gibi parlayan bu bina son Mısır hidivlerinden Abbas Hilmi Paşa’nın annesi için yazlık saray olarak 1902’de bir İtalyan mimar tarafından inşa edilmiş. Bu dönemde İstanbul, Mısır’ın varlıklı hidiv ailelerinin yazlarını geçirdikleri en popüler yer ve bir çok Mısırlı ailenin İstanbul’da köşkleri var. 

Bebek parkının bir köşesine sıkışmış bir de cami var. Bebek Hümayun-u Âbâd Camii. Burada bulunan eski bir caminin yerine 1913’de yapılmış. Mini fakat güzel bir mimarisi var.

Translate »