Skip to content

Bisikletle İstanbul - İznik (18 Kasım 2000)

İlk faaliyetimiz 2000 yılının 18 Kasım’ında bisikletle İstanbul’dan İznik’e gidişimizdi. Benim İstanbul’da Silahlı Kuvvetler Akademisi müdavimi olduğum ve eşim Sema’nın Ankara’da bulunduğu bir hafta sonu idi. Aniden verilen bir kararla sabah Yenikapı’dan feribota bindik. Feribotta simit ve balla yapılan kahvaltı bize ihtiyacımız olan enerjiyi verdi. Sabah 08.30’da Yalova’dan başlayan yolculuğumuz kesintisiz Orhangazi’ye kadar devam etti. Samanlı dağlarını tırmanırken Serkan’ın sürat ikazlarına uymamı söyleyen esprileri, enfes bir hava ve kasım güneşi altında, bir ter deryası halinde Orhangazi’ye vardık. Parkta kısa bir meyve suyu molasını takiben İznik yoluna saptık ve Rasim’in yerinde çeşme başında bir serinleme molası haricinde Keramet altına kadar devam ettik. İlk tecrübemiz, karşıdan gelen bir kamyon nedeniyle kendimizi soldaki tarlaya atmamız neticesinde öğrendiğimiz -yayaların aksine- yolun sağından gitme kuralı idi.
Keramet altı Boyalıca’ya 5 km kadar mesafede, kayaların arasında doğal olarak oluşmuş bir havuz. İçerisinde hem sıcak, hem soğuk su kaynakları var, su devamlı olarak yenilendiğinden içerisinde yüzenler bulunmasına rağmen hiçbir zaman kirlenmez. Yaz kış ılık suyunda kışın da yüzülebiliyor. Tabi kışın yüzen bizim dışımızda pek kimse olmadığını tahmin ediyorum.

Keramet’te Nirvana’ya ulaşmak adına (!) verdiğimiz mücadeleden sonra bisikletlere atlayıp Boyalıca’ya pedal çevirdik. Boyalıca’nın dar köy yollarında köy çocuklarına “hello” diye verdiğimiz selam, çocukları çok neşelendirmişti. Boyalıca’nın göl kenarında harika bir çay bahçesinde verdiğimiz bir çay molasından sonra bir daha durmamacısına 17 km yolu kat ettik ve 16.00 gibi tek parça halinde ayaklarımız bedenimizi zor taşır durumda İznik’deydik.

* Bu bizim, ılık su üzerinde hiç kıpırdamadan güneşe karşı dakikalarca yatarak huzur bulma yöntemimizdi.

Akşam anlattıklarımız ev halkına doğrusu inanılmaz geliyordu. Reklamımız kardeşim Levent’i de etkilemiş olacak ki, ertesi gün geri dönüş yolculuğuna bizimle birlikte katılmaya karar verdi.
Ertesi gün geri dönüş için bisikletlerin semerleri üzerinde olduğumuzda saat 12.30 olmuştu. Boyalıca’da verdiğimiz çay molasından sonra Levent geri döndü. Biz de karanlığa kalmamak için biraz sürat artırarak 65 dakika içerisinde 23 km daha yol kat ederek Orhangazi’ye vardık. Burada artık nasır tutmaya başlayan arkadaki ayıp yerlerimize bir tedbir olarak, semer üzerine bulabildiğimiz süngerleri bağlayarak yola devam ettik. Yalova’ya doğru Samanlı dağını aşan yolun en üstüne geldiğimizde güneş batmış ve hava kararmaya başlamıştı. Bu bizim için ciddi bir tehlike olacaktı. Çünkü üzerimizde fosforlu ışıklı hiçbir şey yoktu ve arkadan gelen arabaların bizi görmelerine imkân bulunmuyordu. Acele ile son sürat yokuş aşağı vurduk ve Yalova’ya hiç durmadan rüzgârdan daha hızlı bir iniş yaptık. Önümüzdeki taşı toprağı görmeden büyük bir süratle yaptığımız bu iniş, bize korkunun yanında büyük bir zevk vermişti.
17.45 deniz otobüsüne yetiştik, 19.15 gibi eve vardığımızda, yorgunluğumuz tatlı bir macerayı alnımızın akıyla tamamlamanın huzuru yanında hiç kalıyordu.
Keramet altı
Translate »