Oslo, Norveç’in başkenti, nüfusu bir milyon civarında. Avrupa’da gittiğim en pahalı şehir burası idi. En çok dikkatimi çeken şey günlerin uzunluğu oldu. Bizim gittiğimiz mevsimde güneş bir kaç saat batıyordu. Karanlık hiç bir zaman olmuyor. Güneş battığı zaman hafif bir alacakaranlık oluyor, bir kaç saat sonra tekrar güneş doğuyor. İnsanlar da bu garip saatlere ayak uydurmuş. Gece 11-12’de çocuklar sokaklarda neşe içinde oynuyorlar, sanki gün ortası gibi.

Oslo fiyordu denen girintili çıkıntılı ve adalar arasındaki su yolları muhteşem bir güzelliğe sahip. Oslo’da yapılması gerekenlerin başında herhalde fiyord turu gelmeli.

Nobel Barış Ödüllerinin dağıtıldığı merkez de Oslo’da.

Oslo’da ilginç bir park var, Frogner Park. İçinde bir çok heykelin bulunduğu bu parkın bir kısmı, Gustav Vigeland isminde bir heykeltraşın 1940’lı yıllarda yaptığı heykellere ayrılmış. Bu bölüme Vigeland installation deniyor.

Oslo’da görülebilecek bir çok şey var elbette. Ancak bizim gördüğümüz sınırlı bir kaç yer arasında askeri bir üs olan ve aynı zamanda Norveç Savunma Bakanlığı tarafından da kullanılan Akershus Kalesi, Holmenkollen kayakla atlama platformları, kaldığımız harika otel ve yemek yediğimiz çatısı yemyeşil çimenle örtülmüş olan lokantalar var.

Oslo son derece yeşil bir şehir. Genelde kapalı ve yağmurlu olan şehirde biz çok şanslı idik ve enfes güneşli bir havada fiyordlar arasında bot turu yapma imkanı bulduk.