Skip to content

Sakarya nehri dördüncü etap (11 Mayıs 2003)

En son kaldığımız eski Sakarya köprüsüne arabayla gittik. Sabah henüz güneş yeni doğduğu bir vakitte başlangıç mevkisine gelmiştik. Botu şişirip nehre indik. Hava biraz kapalı ve oldukça serindi. Saat 09:30 olduğunda nehirde ilerlemeye başlamıştık.

Az sonra güneş çıktı ve bulutlar dağıldı. Enfes bir gün bizi bekliyor. Kuşların binbir senfonisi ile mest olmuş bir şekilde uzun bir süre kürek çektik.

Biraz mola vermek ve gölgelenmek amacı ile kenarda suya doğru sarkan bir ağaç altında dallara botu bağladık. Suyun tatlı şıpıltıları içinde çay ve kahvelerimizi içtik.

İleride kenardaki tahta bir bota bağlayıp eşyalarımızı indirdik ve botta biriken suyu boşalttık.

Kenarda balık tutan çocuklar bizi görünce ikaz etme ihtiyacı hissetmiş olmalılar ki, samimi bir şekilde; “Enişte, ileride kayalar var, gitmeyin, botu devirirsiniz” diye seslendiler. Bu haber bizi heyecanlandırdı ve büyük bir istekle küreklere daha da kuvvetlice asıldık. Akıntının da etkisi ile oldukça süratli ilerliyorduk.

İleride üzerinden suyun gürültülü bir şekilde süratle aktığı kayacıkları gördük. Her ne kadar direk üzerinden değil de kenardan geçmeye çalışsak da, akıntı bizi tam olarak kayaların üzerine götürdü. Kayaların üzerinden sağa sola savrularak büyük bir süratle geçtik. Kayalar tam olarak su üzerine çıkmasa da yüzeye çok yakın olduklarından suyu epey karıştırıyorlardı. Kayaların üzerinden geçerken maalesef fotoğraf çekme şansımız olmadı.

Saat üç buçuk gibi Mağara köyünü az geçince sahile çıktık. Mola vererek soframızı kurduk. Bu güzel yemyeşil yerde sandviçlerimizi yedik.

Moladan sonra suda bir miktar daha gittikten sonra, geç kalmış bir harita incelemesi neticesinde 4-­‐5 saatlik mesafede başka köy olmadığını fark ettik. Bu, yolun olmaması, yol olmaması da geri dönüş imkânının bizi biraz üzmesi anlamına geliyordu.

Nehrin batısından sahile çıktık. Ancak botu taşıyarak kenardan yürüme imkânı yoktu. Botla karşı kıyıya geçtik. Sahile çıkmak için manevra yaparak adımımı toprağa basınca dizime kadar balçığın içine gömüldüm. Balçık o kadar yumuşak ve yapışkandı ki, batmaya devam ediyor ve tutunacak yer bulamıyordum. Kasıklarıma kadar battığım beni yutmaya hevesli bu balçıktan, bota yapışarak zorlukla kurtuldum. Ayakkabımı da güç bela kurtardıktan sonra botla biraz ilerleyip şansımızı bir kez daha denedik.

Bu sefer karşımıza aşırı meraklı iki köylü çıktı. Yaşlı amca ilginç sorular sormaya başlayınca ben biraz sert çıktım. Sonradan bu yaşlı adamcağızı kırdığım için çok üzüldüğümü hatırlıyorum.

Botu bağlayıp paket yaptıktan sonra Mağara köyüne doğru yürüdük. Köyden Adapazarı’na kalkan son otobüse binerek arabamıza vardık. Serkan İzmit’te ayrılarak İstanbul’a döndü. Ben de saat sekiz gibi evdeydim.

Tarihi Sakarya Köprüsü

Mağara köyüne çıkış

Translate »