Skip to content

Yayla (24 Temmuz 2004)

Motosikleti aldığım daha bir ay bile olmamıştı. Ama Serkan’la paylaştığımız bir dert huzurumuzu kaçırıyor, aklımızdan bir türlü çıkmıyordu. Hala motorla uzun bir yolculuğa çıkamamıştık. Ne yapıp edip, şöyle çok uzun bir yola çıkıp hem motoru hem kendimizi denememiz lazımdı. Uzun bir tatil planlamasını motorla mı, yoksa arabayla mı yapmalıydık.

Uzun yol ne kadar uzun olmalıydı? Bunun denenmesini müteakip uzun süreli tatil planları şimdiden yapılmalıydı.

Bu hafta sonu bunun için iyi bir deneme şansı olabilirdi. Kararımızı verdik ve yola çıktık. İkimizden başka kimsenin bu yolculuktan haberi yoktu. Haberleri olsaydı herhalde hem motosikletin tehlikeli olacağı, hem de gitmeyi planladığımız yer itibariyle ciddi bir muhalefet ile karşılaşma ihtimalimiz vardı.

Gitmeyi düşündüğümüz Aydın’ın Atça ilçesinin yukarılarında Beydağ sırtlarında bir yaylaydı. Bu yayla üç yıldır oğluma bakan eşimin amca kızının ailesi ile birlikte yazları kaldıkları bir yerdi. Eşimin anlaşmazlığa düştüğü bu insanlar ile benim de mi irtibatı kesmem gerekiyordu? Serkan da, ben de aynı fikirdeydik. Hayır. Bu nedenle bu uzun deneme yolculuğunda bu yaylayı hedef olarak seçtik.

Yola oldukça geç çıkmıştık. Motora bindiğimizde saat 16:10 idi. Yalova, Bursa, Balıkesir üzerinden Akhisar’a vardığımızda hava kararmıştı. Akhisar’dan Gölmarmara yoluna girdik. Salihli, Bozdağ, Ödemiş, Birgi, Beydağ derken gece 12’yi yaptık. Beydağ’da mola verip henüz açık olan bir kahvede çay içip, yayla için birkaç parça yiyecek malzeme aldık. Sırtımızı kuvvetlendirip kazakları giydik. Gece hava soğumaya başlamış, dahası çıkacağımız 1200 küsur metre yükseklik için hazır olmak gerekiyordu.

Beydağ’dan sonra Halıköy’e vardık, Halıköy içinden yukarıya sapan yola girdik. Sonunda Ovacık yaylasına vardık. Buradan sonra 6 kilometre yolumuz kalmıştı. Gece yarısından sonra saat 01:15’de, 507 kilometre yol yapmış ve yayla evine varmıştık. İnsanlar gecenin bu vaktinde motor sesi ile korkuyla uyandılar. Bizi görünce şaşkınlıkları görülmeye değerdi.

Sabah altıya kadar oturup çay içtik. Altıda yatıp sabah on gibi kalktık. Kahvaltıdan sonra tepeye çıkıp hayvanları aldık. Bu da bizim için değişik eğlenceli bir şeydi.

Öğle yemeğini de yedikten sonra 16:45 gibi yola çıktık. Gelirken gece yolculuk yaptığımızdan, giderken karanlıkta çekemediğimiz birkaç fotoğraf çektik.

Uzun ve yorucu yol uykumuzu da getirmişti. Ben önde, Serkan arkada Bursa’yı geçtikten sonra İmam tesislerine geldiğimizde mola vermek zorunda kaldım. Serkan’ın uyuklayarak kaskını benim kaskıma küt küt çarpmasına alışmıştım da, artık işin dozu kaçmıştı. Bir ara Serkan arkada uyuklayıp yana doğru kaykılınca artık devam etmek tehlikeli olmaya başlamıştı.

İmam tesislerinde motoru durdurup ayağımızı yere basmamızla bir kahkaha fırtınası ile kendimizden geçtik. Doğrusu gülünmeyecek gibi de değildi. Motor büyük bir süratle giderken Serkan arkada keyif içinde uyumayı becerebiliyordu.

Gülme krizi bizi kendimize getirdi. Eve varıp hemen yattık, ama sabah işe giderken ikimizde pestil gibi sürünür bir vaziyetteydik. 28 saat içinde 4 saatlik uykuyla motosikletle 1000 kilometreden fazla yol yapmıştık.

Yorgunluğa değdi değmesine, ancak motosiklet ile uzun bir yolculuğun pek uygun olmayacağını da denemiş ve görmüş olduk.

Translate »