Skip to content

Üçüncü gün: Yazlılı kanyon, Adada, Tota dağı, Köprülü kanyon

Bugün 17 Ağustos, Salı. Tatilimizin üçüncü günü. Sabah Yazılı kanyonda çadırımızın içinde uyandığımızda manzaranın dehşetli güzelliği bizi bir kere daha büyüledi. Derenin hemen kenarına kurduğumuz çadırdan suya mesafe sadece 2 metre. Derenin buz gibi suyunda yüzümüzü yıkadık. Aheste aheste kahvaltı sofrasını hazırlarken birden koca bir kayanın arkasından güneş çıkıverdi. O güzelim serinlik bir anda yerini ağustos ayının sıcak güneşine bıraktı. Yine de yarı güneş yarı gölge mangalımızı yaktık. Mangalda sucukla süslediğimiz kahvaltımızdan taviz vermedik.

Kahvaltıdan sonra çayımı, sigaramı ve koltuğumu kaptığım gibi derenin karşısına geçtim. Belime kadar ıslandıktan sonra karşı kıyıda ağacın gölgesine kuruldum. Burada gölgede çok tatlı bir keyif sigarası içtim.

Kahvaltıyı ve çadırı topladıktan sonra önceki gece gittiğimiz suyun gözüne yürüdük. Çok uzun çam ağaçlarının altından yaklaşık bir kilometre uzunluğundaki bu yürüyüş Serkan için dünkü hasardan sonra biraz zor oldu.

Göz gibi kayanın içinden akan küçük şelalenin altına indim. Su o kadar soğuk ki, insanın içine adeta buzlar girmiş gibi hissediyorsunuz. Serkan’ın içi gitse de beni seyretmekle yetindi. Sonra dere içinden, kâh akıntı ile sürüklenerek, kâh yüzerek, kâh kayaların üzerinden sekerek kamp yerine kadar geri döndüm. Serkan yukarıdan beni video kameraya çekmiş. Tam köprünün altından geçerken, turistlerin bana Aaa! türünden hayret nidalarını çekerken kameranın bataryası bitmiş.

Bu kısa geçişi tamamladım, ancak soğuk su ciğerlerime kadar işledi. Dönüşte bir kayanın dibinden çıkan memba suyundan doya doya içtik. Kanyondaki kamp yerini işleten Bilal abinin sıcacık çayını içtikten sonra, 14:30 gibi arabaya binip yola çıktık. Arabanın içinde uzun bir süre gittikten sonra ancak ısınabildiğimi hissediyordum.

Kanyon çıkışında, sola köy yoluna değil de sağ tarafa saptık. Amacımız akşama kadar Antalya Köprülü kanyona varmak. Ama takip edeceğimiz yol haritada kahverengi ile gösterilen dağ aralarından geçen bir yol. Yol hakkında en ufak bir fikrimiz yok. Bu bize biraz pahalıya patlayacak bir yolculuğun başlangıcı imiş.

Müezzinler köyü üzerinden, 14:45’de Sütçüler’e vardık. Burada güzel bir ağaç gölgeliğindeki pidecide lahmacun yedik. Sütçüler’in rakımı 989 metre. Küçük bir market alışverişinden sonra 15:55’de yola devam ettik.

Eğridir yolu üzerinde Yeniköy’e doğru birinci kilometrede bulunan, 1200 metre yükseklikteki Adada antik kentini gezip, oradaki tarihi havayı hissetmeye çalıştık. 2100 yıldan fazla bir zaman önceye uzanıp, Adada’nın muhteşem günlerini hayal ettik.

Adada’dan sonra Eğridir yolunda devam ederken sağa doğru Kasımlar köyüne sapan yoldan döndük. İlginç bir tabiat içinden epey yol alıp Tota dağının Soğuksu dinlenme kampında durduk. Bu kamp ormancıların kampı imiş. Yangınlara koşan, yaşlı ağaçları marka­layıp kesen deneyimli ormancıların dev ağaçların arasına kurdukları bir kamp. Yükseklik 1574 metre. 200 yıllık olduğu­nu söyledikleri çam ağaçlarının dibinden fışkıran buz gibi suda ellerimizi yıkayıp su içtik. O sırada başlayan yağmur altında, arabanın içinde tabiatın muhteşem güzelliğini seyretmeye dalmışız.

Kasımlar köyünden sonra yol bozulmaya başladı. 18:00 gibi Bük köyünü geçtik. Köyde bir delikanlıya yolu sorduk. Hayrettir ki çocuk hayatında daha hiç köyden dışarı çıkmamış. Yol üzerindeki köyden ve yolun durumundan haberi yoktu. Bük köyünden sonra aşağılarda Köprülü kanyonun da üzerinde bulunduğu Köprülü çayını gördük. Saatin altı buçuğa yaklaşmasına aldırmadan yoldan ayrılarak, aşağıya çaya giden yola saptık. Ancak yol kesik sipsivri anızların olduğu tarlalarda bitti. Geri dönüp başka bir yola girdik. Çok dik ve taşlık yollardan zar zor geçtikten sonra bu yolun da çaya varmadığını anlayıp tekrar köy yoluna döndük.

Anızlı tarlada dönmeye çalışırken anızların lastiği patlattığını yolda araba yalpalamaya başlayınca anladık. Bu da herhalde yolda otostop yapan bir köylüyü arabaya almamamızın bir cezasıydı. Araba ağzına kadar eşya dolu olduğu için adamcağızı almak için epey yük istifi yapmamız gerekiyordu.

Lastiği değiştirmek için indiğimizde, büyük bir hayretle uzun sipsivri bir sopanın lastiğin yan tarafından lastiğin içine 10 cm kadar girdiğini gördük. Herhalde tarlanın içinde dönmeye çalışırken bu sopa lastiğe girmişti. Stepneyi hiç kontrol etmediğimiz aklımıza geldi. Çok şükür ki stepne sağlamdı. Yoksa bu dağlarda halimiz içler acısı olacaktı. Lastiği değiştirip sopayı da hatıra diye yanımıza aldık. O sopayı hala takım çantamda saklıyorum.

Saat yediyi geçmişti. Dağlar sürekli yükseliyor, yollar gittikçe bozuluyordu. Çamur, taş, viraj hiç bitmek bilmiyordu. Hava kararmak üzere iken, uzaktan yolun büyük bir kayada kaybolduğu izlenimini veren bir köprüden geçtik. Köprü korkunç büyük (belki karanlıkta bize böyle gözüküyordu) iki kayanın arasından daracık bir yerden geçiyordu. İnsanın dönüp baktığında ürpereceği cinsten bir geçitti burası.

Bitmek bilmeyen yol gece dokuzda düzeldi. Köprülü kanyona giden yola çıkmıştık. Saatler sonra bir trafik işareti gördük. Evet belki 9-10 saattir bir tek tabela, işaret, köy ismini gösteren bir levha bile görmemiştik. Nihayet medeniyete yaklaştık galiba derken, trafik işaretinin boş olduğunu gördük. Üzerinde her ne var idiyse silinmiş, arabanın farında pırıl pırıl parlıyordu. Bu bizim, bu uzun yorucu yolda gerilen sinirlerimizi kopardı ve kahkahaları koyuverdik.

Bir süre daha gittikten sonra farkına varmadan Köprülü kanyonu 7 kilometre kadar geçtiğimizi fark ettik. Geri dönüp Aqua isminde bir kamp yerine girdik. Bize çadır kurmamız için yer gösterdiler, ancak biz Köprülü kanyonun milli parkında çadır kurmayı tasarlamıştık.

Geri dönüp milli parkı bulduk. Park sadece adı park olan bir yer, zifiri karanlık, bir sürü sivrisinek, bizden başka kimse yok. Burada çadır kuracak düz bir yer ararken derenin karşısındaki çadırdan birisi suyu geçerek yanımıza geldi. Bize civarı tanıttı, su içilecek pınarları gösterdi. Teşekkür ederek 22:15’de çadırımızı kurmaya başladık. Çadır kurma faslı bittikten sonra yerler ne kadar tozlu ve pis de olsa çay ve nargile keyfini ihmal etmedik. Pınarda su içip temizlendikten sonra çadıra çekildik.

Tatilin üçüncü günü de bitmişti. Acaba yarın bizi neler bekliyordu?

Müezzinler köyü:

37 30.120K – 030 56.843D, 976 m

Sütçüler köyü:

37 29.552K – 030 58.960D, 962 m

Köprülü kanyon Milli parkı:

37 11.259K – 031 10.829D, 145 m

Aqua camping:

37 11.000K – 031 10.914D, 148 m

Adada antik kenti:

37 34.394K – 030 59.004D, 1287 m

Tota dağı, Soğuksu kampı:

37 35.120K – 031 06.523D, 1579 m

Kasımlar köyü:

37 32.204K – 031 11.453D, 1108 m

Translate »