Skip to content

Venedik

20-22 Mart 2005

Napoli’den ayrıldıktan sonra Venedik’e sürdük. Uzun bir yoldu, ama elbette çok zevkli bir seyahatti. 

Venedik’in çok turistik bir şehir olması, şehrin yapısı, sokakların darlığı, intikallerin genellikle su yollarından yapılması gibi nedenlerle buraya araba ile girmek imkansız gibi bir şey. Zaten bir yere kadar girseniz bile arabayı bırakacak yer bulmanız mümkün değil. Buraya turistik olarak gelenler ya trenle gelip Venedik içinde bir otelde kalıyorlar ya da Venedik dışında bir yerde kalıp günlük olarak trenle gelip gidiyorlar. Peki biz ne yaptık? Biz tatillerimize ve yolculuklarımıza hiç bir plan yapmadan çıkarız, işin heyecanı da zaten ne ile karşılaşacağını bilmeden, nerede yatacağını bilmeden yola koyulmak. Bizim Serkanla seyahatlerimize dinlenme anlamında tatil denmez de sportif, öğrenme ve keşfetme maksatlı geziler denebilir.

Venedik’e gelişimiz de böyle oldu. Önceki hafta Oğuz’la konuşmuştum. Gemiyle Venedik’e geleceklerini söylemişti. Ama ne zaman gelecekler, bizim Paskalya tatili ne zamandır, Serkan gelir mi gelmez mi, gelirse nereye gideriz… bütün bunlar bilinmeyen bir takım girdiler. Napoli’den ayrıldıktan sonra Oğuzların gemiyle bir iki gün içinde Venedik’te olacaklarını öğrendim. Bizim yaptığımız sadece güzergahı önce Venedik’ten geçecek şekilde değiştirmek oldu.

Venedik’e vardığımızda bir de baktık ki bizden bir kaç saat önce Türkiye Donanması’nın koca SALİHREİS fırkateyni, Venedik gümrük limanına aborde olmuş, bütün ihtişamıyla limanda yatıyor. Hem de geminin komutanı eskiden beri tanıdığım ve çok sevgi ve saygı duyduğum iki yaş büyüğüm, akademide iki yıl birlikte okuduğumuz Sinan Azmi Tosun, ikinci komutanı ise sınıf arkadaşım, öz kardeşim gibi sevdiğim, en samimi dostlarımdan biri Oğuz Karaman. Orhan Veli’nin şiiri ne güzel giderdi burada: Ama olmaz ki, böyle de yatılmaz ki! Sen Roma’ya koleje gel, geldikten iki ay sonra hadi git 10 gün gez gel, Paskalya tatili desinler, can yoldaşın Serkan atlasın Türkiye’den gelsin, Venedik’e gezmeye gel, aynı gün memleketinden koca bir fırkateyn gelsin şehrin limanına, komutanı ve ikinci komutanı da en samimi arkadaşların olsun. Hadi canım sende!

Evet aynen öyle oldu. Ve biz arabamızı gemi ziyareti diye İtalyan gümrük heyetine kaydettirip limana soktuk, geminin yanıbaşına park ettik. Elbette geceyi de gemide geçirdik. Herhalde Venedik’e tatile gelip, arabasını Venedik’in içine sokup, hem de gümrük limanına park edip, otel yerine de koca bir fırkateyne misafir olan başka kimse yoktur bizden başka.

Böylece Venedik gezimiz Oğuz’un da katılımı ile daha bir güzel ve renkli hale geldi.

Venedik’te epey amatörce gezdik. Yani biraz kalabalığı takip ettik, biraz turist rehberine baktık, biraz başı bozuk gezdik, ama neticede önemli yerlerini gördük herhalde. Örnek olarak Murano adasına gittik. Cam işçiliğinde dünyaca tanınmış bir yer. San Marco meydanındaki çan kulesine çıktık ki buradan bütün Venedik’i yukarıdan görme imkanı var. Aşağıdaki listeye gördüğümüz bazı yerleri yazıyorum. Ancak çok pahalı olduğu için gondolaya binmedik. 

(Küçük bir not: Venedik, orijinal ismi İtalyanca Venezia, İngilizce Venice.)

Orjinaller burada

Translate »