Skip to content

Siena

26 Mart 2005

Siena son durağımız. Burada hızlı tatilimizi bitirip Roma’ya dönüyoruz. Serkan İstanbul’a dönecek, ben Temmuz’a kadar koleje devam edeceğim.

Siena enteresan bir şehir. Mimariden anlayanlar ve tarih bilenler farklı düşünebilir elbette, ancak benim ilk aklıma gelen kanaat şu idi. Şehrin merkezi ve göbeğinde muhteşem bir katedral var. Bir sanat eseri, ihtişamı ile ister istemez insanda saygı uyandırıyor. Katedralin önünde büyük bir arena var. Burada zamanında, belki hala yarışmalar, tiyatrolar, at yarışları, türlü faaliyetler düzenlenirmiş. Ancak bu arenadan çıkıp yan sokaklara girdiğinizde, yani katedralin hemen arkası ve yanındaki sokaklar müthiş izbe, dar, rutubetli, karanlık, her yerinden fakirlik ve sefalet akıyor. Belki şu anda buralarda yaşayanlar öyle değildir, ama tarz bu. 

Bu fakirlik ve izbelikte yaşayan halkın, katedralin ve onu temsil eden din sınıfının otoritesine baş kaldırması imkansız. Bir yerde abartılmış bir ihtişam ve zenginlik var, hemen arka sokakta sefalet kol geziyor. Bu izbede yaşayan halk, arenaya çıkıp katedralin karşısına dikildiği zaman hissedebileceği tek duygu olsa olsa ürperme, saygı ve korku olacaktır. Devlet ve kilisenin politikası şehrin mimarisi ile otomatik olarak uygulamaya konmuş gibi.

Orjinaller burada

Translate »