Skip to content

Bulgaristan, İkinci Giriş

Bükreş’in 75 km güneyinde Romen-Bulgar sınırı olan Tuna nehrini Tuna köprüsü üzerinden geçip Rusçuk‘a vardık. Sınır geçişleri her seferinde maceralı oldu. Burada da sağlık sigortası yok diye para istediler, pazarlık sonucu 20 euro rüşvete razı olup bizi bıraktılar. Rusçuk’ta hava kararmaya başlayınca vakit geçirmeden Plevne‘ye devam ettik. Rusçuk’tan 150 km sonra gece geç vakit Plevne’ye varıp bir otel bulduk.

Sabah Plevne kalesinin olduğu yerde yapılmış panorama müzesini gezmek istedik, ancak bir arıza nedeniyle müze kapalıydı. Biz de Sofya’ya doğru yola çıktık.

Sofya çok güzel bir şehir. Mimari açıdan harika eserler, güzel bahçeler, bir sürü anıt ve heykel var görecek. İlk görülmesi gereken yapı, Sofya’nın sembolü, Balkanların en büyük katedrali olan Aleksander Nevinski Katedrali. Bu katedralin ilk taşı 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra 1882’de konmuş, ancak yıllara sari inşası 1912’de tamamlanmış. 1877-1878 savaşı sonunda bağımsızlığını kazanan Bulgaristan tarafından, savaşta ölen Rus askerlerinin hatırasına bir Rus prensi olan Aleksander Nevinski ismi verilerek yapılmış. Sofya’da görülecek çok şey var. Bu küçücük zaman parçasında bizim dağarcığımıza girenler bunların bir kaç tanesi. Mesela Mimar Sinan eseri olan Banyobaşı camisi var. Caminin değişik isimleri; Sofya Merkez cami, Kadı Seyfullah Efendi cami, Banya Bashi cami, Hamamönü cami gibi.

Rus kilisesi enfes renklerle ve çok zarif bir mimari ile inşa edilmiş. Savaştan sonra 1882 yılında burada bulunan Saray camisi yıkılarak yerine Rusya elçiliğinin resmi kilisesi olarak büyük Nevinski katedrali ile aynı periyotta yapılmış. Bu savaştan sonra Osmanlı eserleri ve camilere, Osmanlı kültürüne karşı toplu bir kıyım ve yıkım seferberliğinden nasibini alan Saray camisinin yerinde şimdi Rus kilisesi var.

Sofya’dan sonra istikametimiz Makedonya sınırı.

Rusçuk - Plevne
Sofya
Bulgar-Makedon sınırına intikal

Orjinaller burada

Translate »