Skip to content

İstanbul Kaçamakları-3

2012 - 2016

İstanbul Modern
16 Ocak / 23 Ekim 2014
22 Ocak 2015
14 Nisan 2016

Tophane’de, Tophane parkının arkasında, Nusretiye caminin hemen yanından “İstanbul Modern” isimli sanat galerisine giriliyor(du). Buraya çok geldim. Adeta sanat ve fotoğraf sergilerini takip eder oldum bir süre. Çok enteresan, enfes koleksiyonlar sergileniyordu. Giriş merdivenlerinin hemen arkasında Tophane-i Amire Saat Kulesi var. Şimdi Galata Port projesi kapsamında bir çok yer yıkılmış, yeni projeler, çirkin inşaatlarla buraları şantiye alanı olmuş.

Aşağıya İstanbul Modern’e muhtelif zamanlarda yaptığım ziyaretlerden resimler koyuyorum. Her birinde ayrı ayrı ilginç sergiler vardı ve hepsinden büyük bir haz aldığımı söylemem gerek.

41.02671, 28.98287

Galata Rum Okulu
18 Şubat 2014

Karaköy’den Kabataş’a giderken Galata’da, Nusretiye camiinden önce solda Galata Rum Okulu var. Öğle yürüyüşlerinden birinden yolum buraya düştü. Önünden geçerken “Dünya Kenti İstanbul” isimli bir serginin olduğunu görünce bu fırsat ile okulu da görmek istedim. İlginç bir ziyaret oldu. 

Genel bir bilgi olarak okulun mahiyetinden biraz bahsetmek istiyorum. 1853’de Galatalı Rumlar kendi imkanlarıyla bir ilkokul yapmaya karar vermişler. Temelini de atmışlar, ancak imkansızlıklar nedeniyle okulu 30 yıl sonra tamamlayabilmişler ve 1883’de hizmete açmışlar. 1985’de öğrencisizlikten hizmete ara vermiş okul. 1989 yılında okul binasına ve okulun gelir kaynağı olan 7 dükkana hazine el koymuş. 1996’da okulu yeniden açmaya çalışmışlar, ancak gelirlerinden mahrum kalan okulu idame edemeyince 2007 yılında tamamen kapatmışlar. 2012’de yapılan hatadan geri dönülmüş ve azınlıklara ait mülklerin iade edileceği açıklanmış. Böylece okul Rum sahiplerine iade edilmiş. Ancak sahipleri, artık öğrencisi kalmayan okulu kültür merkezine dönüştürmeye karar vermişler. Bu tür müesseselerin ve azınlıkların, esasında bu ülkenin yerlisi olduklarını, onların da bu topraklarda doğup büyüdüğünü, biz hangi haklara sahipsek onların da aynı haklara sahip olması gerektiğini, farklı kültürlerin, farklı din ve ırkların, farklı dillerin bir devlet için zenginlik olduğunu ne zaman idrak edeceğiz bilmiyorum.

41.02589, 28.97814 

Okulun tam karşısında bir Ermeni kilisesi var. Tam ismi Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Ortodoks Kilisesi. İçine girmedim, ama girip bir görmek isterdim doğrusu.

41.02569, 28.97840

Fener Rum Patrikhanesi
19 Şubat 2014

Bu günlerden Rumlara air mekanlar güzergâha denk geldi. Planlanmış değil. Bu gün işyerinden iki arkadaşla birlikte çıktık öğle paydosunda. Biraz yürüyüş, biraz yemek, biraz muhabbet, güzel oluyor. 

Bir taksi tutup Fener’e geldik. Ara sokaklarda biraz yürüdük. Sonra Fener Rum Patrikhanesi‘ne girdik. Patrikhane çok büyük değil, mütevazi bir bina. Aya Yorgi Rum Kilisesi ile aynı bahçeye açılıyor. Patrikhanenin Ortodoks dünyası için önemini düşününce biraz fazla küçük geliyor gözünüze. Dünyadaki tüm Ortodoksları otoritesini tanıdığı, Katolik dünyasının Papalığı ne ise, Ortodoks dünyasının Fener Patrikhanesi de o aslında.

41.02922, 28.95173

Bir de Patrikhane ile Fener Rum Erkek Lisesini karıştırmamak lazım. Patrikhane İstanbul’un fethinden çok önce kurulmuş. Fatih’in fetihten sonra fermanı ve izni ile faaliyetlerine devam etmiş. Fener Rum Erkek Lisesi ise, kuş uçumu 200 metre, yürüyerek 500 metre civarında yukarıda kalıyor. Marsilya’dan getirilen özel kırmızı tuğalarla, fetihten sonra bizzat Fatih’in izni ile 1454 yılında yapılmış, görkemli bir bina. Halen de okul olarak faaliyetine devam ediyor.

41.02925, 28.94948

Ayvansaray
26 Şubat 2014

Balat’tan surlara doğru devam edince Ayvansaray geliyor. Buradan suru takip ederseniz ikinci kapı Eğrikapı. Sonra Edirnekapı var. Haliç ile Marmara arasında sur civarı bir sürü gizli hazine ve tarihi eser barındırıyor. Bu gün yolumuz Ayvansaray’a düştü. Yol üzerinde ilk gözüme çarpan Emir Buhari  mescidi oldu. Emir Buhari, Nakşibendiliğin İstanbul’da ilk tanınmasını ve yayılmasını sağlayan kişiymiş. II.Beyazid tarafından kendisine yakınlık gösterilmiş ve 1500’lü yıllarda adına bir kaç tekke yapılmış. Ayvansaray’daki bu tekkenin orijinalinden ne kalmış geriye bilmiyorum. Bu sokakta enfes bir çeşme var. İvaz Efendi Meydan çeşmesi diye isimlendirilen bu çeşme elbette susuzluktan ağlıyor, ama bir zerafet eseri.

Emir Buhari mescidi, 41.03834, 28.94184

İvaz Efendi Meydan Çeşmesi, 41.03787, 28.94121

Ondan sonra yolumuz Kazasker İvaz Efendi camii önünden geçti. İsmi geçen kazasker bu camiyi 1585’de Mimar Sinan’a yaptırmış. Mimar Sinan’ın hayatındaki son eserlerinden birisi imiş. Sokakta devam ediyorsunuz. Eğrikapının hemen çıkışında Abdüssadık Amir İbn-i Same isimli bir zatın türbesi var. Bu şahsın sahabe olduğu ifade ediliyor.

İstanbul bir kaç kez kuşatılmış fetihten önce. Bu kuşatmalarda bir çok insan şehit düşmüş. Ancak bu savaşlara katılan sahabe olarak biz sadece Hz Eyyûb el-ensâri’yi biliyoruz. Sahabe demek bilindiği gibi Peygamberimiz zamanında yaşamış, onu görme şerefine erişmiş müslümanlara verilen isim. Bu kuşatmaların yapıldığı yıllar düşünüldüğünde sahabenin buraya gelip savaşmış olması biraz zor. Hz Eyyûb el-Ensari de geldiğinde 80-90 yaşlarında imiş ve atın üzerinde zor duruyormuş. Israrla savaşa katılmak istediği için çocukları onu atın üzerine bağlamak zorunda kalmışlar, düşmesin diye. Bu nedenle Ayvansaray bölgesinde bolca bulunan sahabi mezarlarının gerçekte sahabe olması biraz zor. Ancak halk tarafından yıllarca böyle kabul görmüş, hürmet gösterilmiş.

Kazasker İvaz Efendi Cami, 41.03792, 28.94110

Abdüssadık Amir İbn-i Same türbesi, 41.03655, 28.93943

Eğrikapı’nın hemen çıkışında Hz Haceti Hafir türbesi var. Bu kabre de sahabeden diye not düşülmüş. Yine Şişhane caddesi üzerinde Hz Şu’be’nin türbesi var. Yine sahabe olduğuna inanılıyor. Biraz sonra Hatice Sultan camiine rastlıyorsunuz. III.Mustafa’nın kızı Hatice, annesi için yaptırmış bu camiyi. Ancak orijinali çoktan yok olmuş, sonradan aslına uygun olarak tekrar yapılmış. Aslına ne kadar uygun onu Allah bilir.

Hz Haceti Hafir türbesi, 41.03645, 28.93934

Hz Şu’be türbesi: 41.03512, 28.93994

Hatice Sultan cami: 41.03467, 28.94100

Şişhane caddesinde biraz daha devam edince Tekfur sarayını görüyorsunuz. Bu saray Bizans döneminden kalan tek saray olma özelliğini taşıyor. Şimdilerde restorasyon edilip müze haline getirilmiş. 

Tekfur Sarayı: 41.03378, 28.94056

Eğrikapı’dan çıkınca yolun karşısında Hirami Ahmet Paşa camisi var. Yalnız Balat’ta da bu isimle bir cami var. Ayvansaray’daki ile karıştırılmasın. Kare şeklinde yapılmış bu caminin haziresinde Cemalettin Uşaki’nin türbesi var. Etrafı çok hoş ve yeşillik. Nefes açıcı bir yer. Bu günkü kısa yürüyüşümüz burada sona erdi.

Hirami Ahmet Paşa cami, Cemalettin Uşaki türbesi: 41.03584, 28.93836

 

Sur dibinde yürüyüş - Çatladıkapı - Ahmet Yesevi Vakfı
1 ve 8 Nisan 2014

Bu gün güzel bir gün. Sıcacık güneş ve İstanbul’un Marmara’ya bitişik surlarının kenarında yürüyorum. Sarayburnu’ndan Kumkapı’ya giderken ortalarda Çatladıkapı bölgesi var. Surların önünde enfes manzaralar, arkasında ise ufacık sokaklarda tarih kol geziyor. Gözetleme radarı kulesinin hemen önünde Seven Hills Palace Hotel var. İçine girmedim, ama resimlerinden son derece lüks bir otel olduğu anlaşılıyor. Biraz daha devam edince Küçük Ayasofya civarına geliyorsunuz. Bu camiyi daha sonra gezeceğim. Bizans’ın İstanbul’daki en eski eseri imiş ve 500’lü yıllarda yapılmış. Mimarisi ise harikulade.

41.00274, 28.97224

Bir hafta sonra buraya tekrar geldim. Bu sefer de bahçeyi keşfetmek istiyorum. Küçük Ayasofya’nın bahçesinde Ahmet Yesevi Vakfı var. Küçük kare şeklinde bahçenin etrafı minik dükkanlarla çevrili. Kimisi kitapçı, kimisi çay veriyor, kimisi de bir takım küçük objeler satıyor. Çok hoş bir bahçe.

Translate »