“Castel” kale demek. Bir rivayete göre 590 yılında, Papa tarafından yapılan dua esnasında kara vebanın bitişini müjdelemek için büyük meleklerden Mikail (as) kalenin üzerinde elinde kılıçla görülmüş. Sonra ismi Aziz Melek Kalesi diye kabaca tercüme edebileceğimiz Castel Sant’Angelo olarak kalmış.

1277 yılında Papa, gerektiğinde kullanmak üzere 800 metre uzunluğunda bir koridorla kaleyi Vatikan’la birleştirmiş. Bu geçit, Papanın hayatının tehlike de olduğu bir kaç kez kullanılmış. Yüksek duvarlarla çevrilmiş olan bu koridora Passetto di Borgo deniyor. 

Sonraları bazı Papalar savaş yıllarında burayı bir sığınak olarak kullanmış. Esasında, Roma İmparatoru Hadrian, 130’lu yıllarda burayı kendisi için bir anıt mezar olarak yaptırmış. Ölümünden sonra da külleri buraya konmuş. Ondan sonra gelen bir çok Roma İmparatorunun küllerini de buraya koymuşlar. Halen bu küllerin, kalenin derinliklerinde bir yerlerde muhafaza edildiği söyleniyor.

Kale, tarih boyunca idamların infaz edildiği, kafası kesilenlerin kesik başlarının ibret-i âlem için köprüde günlerce teşhir edildiği bir yer olmuş.

Kalenin hemen önünde uzanan ve Tiber nehrinin aşan köprünün üzerinde sağlı sollu, Bernini ve öğrencileri tarafından yapılan melek heykelleri var.

Bu kalenin bizim için önemli bir özelliği de Yavuz’un kardeşi Cem sultanın burada esir olarak tutulmuş olmasıdır.