Skip to content

Gemi hayatı

TCG MUAVENET (DM-357)

1988-1991

Kur’a çektik, ilk görev yerim Gölcük’te TCG Muavenet Atış/Kontrol subayı. Önce kabullenemedim, çünkü donanmanın en eski gemilerinden biri. Ben ilk derecelerde mezun olmuşum. Ama sonra öyle sevdim ki Muavenet’i. 1992’de USS Saratoga tarafından bir Sea Sparrow güdümlü mermisi ile vurulup hurdaya ayrılınca çok üzüldüm. Atış/Kontrol subaylığından sonra 2 sene de geminin Silah Elektronik subaylığını yapmıştım. Toplar, atış kontrol sistemleri, sonar ve diğer tüm silah elektronik sistemlerinin bakım ve onarımından sorumlu idim. Elimde perçin tabancası, gemi direğine çıkıp radar antenine onlarca perçin attığım bile olmuştu. Bu gemi çok özel bir gemiydi, tam 20 tane namlusu vardı. 52 top (5/38 pusluk toplardan birisi) köprüüstünün hemen altında idi ve patlayınca köprüüstündeki camların bir kısmı da patlayıp etrafa saçılırdı. Mk 1A denen tamamen mekanik bir kontrol masası vardı. İçindeki mekanik dişliler akıl uçurucu bir şeydi. TCG Muavenet muhrip ve fırkateynler arasında donanmanın en süratli gemisiydi. Tersane çıkışındaki tecrübe seyrinde tam 33 knot sürati görmüştük. Bu böylesine büyük bir gemi için inanılmaz bir sürat. DM-357 borda numarasındaki “M” mayın dökme kabiliyeti olduğunu gösteriyordu. Geminin mayın rayları vardı, düşünün 33 knot süratle mayın döken bir gemi! Ama bu sürat bile su bombası atışları için yeterli değildi. Su bombası belli derinliğe inince patlar, üzerine tenkıs levhası takarsanız daha yavaş batar, kaçmak için daha fazla zamanınız vardır. Bir keresinde su bombası attık, gemi son sürat gidiyor, ben de kıç üstündeyim. Su bombası belli bir derinlikte bir patladı ki, geminin kıç tarafı tabiri yerindeyse havaya kalktı. Bir hasar olmadı, ama korkunç bir patlamaydı.Geminin çok güçlü bir hava radarı vardı, SPS-10. Limanlarda çalıştıramazdık. Bir gün İzmir’de rotasyon görevindeyken hava radarını devreye aldık, herhalde tecrübe içindi. Birazdan İzmir’deki bankalardan şikayetler gelmeye başladı. Bankaların bilgisayarlarından bazıları kuvvetli transmisyondan dolayı kilitlenmiş, bankalar alışık bu türlü askeri intişara, hemen uyanmışlar.

TCG Muavenet’te Atış Kontrol subayı olarak göreve başladım, sonra 2 yıl boyunca Silah Elektronik subayı olarak çalıştım. Sonra da ABD’ye gidene kadar 6 aydan biraz fazla Uçaksavar subayı olarak görev yaptım. ABD’de olduğum esnada 2 Ekim 1992’de sabah bir haberle uyandık. Ege’de tatbikat esnasında Muavenet, USS Saratoga gemisi tarafından Sea Sparrow güdümlü mermisi ile vurulmuş. Tabii yanlışlıkla olduğunu söylüyorlar. Ben Sea Sparrow G/M’sine sahip bir gemide komutanlık yapmış biri olarak böyle bir yanlışlığın mümkün olmadığını, olayın yüzde yüz planlanmış ve bilerek yapılmış bir suikast olduğunu iddia ediyorum. Sea Sparrow mermisi, köprüüstünden tam komutan koltuğunun altından girmiş. O sırada rahmetli komutan Yarbay Kudret Güngör koltuğunda oturuyormuş. Gemide müthiş bir yangın. Yara Savunma subayı da sınıf arkadaşım Çetin Özaktan. Köprüüstünün hemen altında Hedgog cephaneliği var. Kaportası ateş gibi olmuş, şişmiş, açılmıyor. Cephanelik infilak etse herhalde gemiyi kurtarmak mümkün olmaz ve 330 kişilik mürettebat gecenin zifiri karanlığında Ege denizinin sularına gömülürdü. Benim kahraman arkadaşım ellerinin yanmasını göze alarak kaportaya yapışmış, zorla açmış ve içeriye su sıktırarak cephanenin infilakına engel omuş. Garibim şimdi terörist suçlamasıyla içeride yatıyor. 1992 yılı sonunda Türkiye’ye geldiğimde Muavenet hala Gölcük’te Poyraz rıhtımındaydı. Ziyaret ettim, ağlamamak için kendimi zor tutarak resimlerini çektim ve ilk gemime veda ettim.

TCG FATİH (F-243)

1995

Harp Filosunda çalışırken gemiye mühendis olarak sınıf değişikliği emri geldi. Yurt dışında bitirdiğim yüksek lisanstan dolayı istemememe rağmen beni mühendis yaptılar. Bu esnada garip bir şey oldu ve tayinim karargahtan gemiye çıktı. Gemide mühendis kadrosu yok. TCG Fatih Harekat Elektronik subayı olarak gemiye katıldım, ama komutan dahil herkes, hoşgeldin, kısa bir süre misafirimiz olacaksın dediler, çünkü hemen tayinim çıkacağı belli. 1-2 ay gibi kısa bir süre Fatih’de çalıştım, bu esnada yeni fırkateynleri öğrenmeye küçük bir fırsat bulmuş oldum. Bir kaç seyir yaptık, kısa bir süre sonra da Envanter Kontrol Merkezine Sistem Kısım Amiri olarak atandım.

TCG YILDIRIM (F-242)

2001-2004

Envanter Kontrol Merkezi, oradan Akademi, Akademiden sonra Ankara’da kuvvet karargahı derken sonunda gemiye döndüm. TCG Yıldırım’a Savaş Harekat Subayı olarak atandım. Gemide geminin yürümesi ile ilgili teknik işlere Başçarkçı bakıyor, geminin tekne olarak bakım, tutum, boya vs işlerinden Seyir subayı sorumlu. Harekat, silah, seyir, tatbikat, eğitim gibi geminin var oluş sebebini yerine getirmesi ve asli görevini yapması için gereken tüm işlerin planlaması ve icrasından ise Savaş Harekat Subayı sorumlu. Büyük bir sorumluluk doğrusu. İkinci Komutan (II.K) tüm geminin annesi, personelin amiri, bütün işlerin doğal planlayıcısı ve icracısı, dolayısıyla bölüm amirleri II.K’na ve nihai olarak komutana karşı sorumlu. Savaş Harekat subayı, bölüm amirlerinden birisi. 

II.K. Uğur Özkan, komutan ise Kemalettin Gür. Bu görevi sadece bir sene yapabildim ve sene sonunda hiç beklemediğim halde aynı gemiye II.K. olarak atandım. Kemalettin Gür komutanlığa bir sene daha devam etti. İki sene süren II.Komutanlık görevimin ikinci senesinde Murat Dede komutanım oldu.

Kemalettin komutan zamanında Karadeniz’de Cooperative Partner tatbikatına katıldık ve tatbikat kapsamında Köstence limanını ziyaret ettik.

Murat komutan zamanında ise, Cumhuriyetin 80’inci yılı kutlamaları maksadıyla Karadeniz’de bir çok limanı ziyaret ettik. Ertesi sene de Sivastopol liman ziyareti yaptık.

Bu iki komutanımı her zaman saygıyla anıyorum. Zira ikisi de çok iyi komutan ve aynı zamanda güzel bir dost idi. Her ikisinden de çok şey öğrendim.

Savaş Harekat Subayı olarak:

II. Komutan olarak:

TCG FATİH (F-243)

2006-2008

2006’da Donanma Tatbikat şubeden TCG Fatih komutanlığına atandım. Görevi çok sevdiğim sınıf arkadaşım Mustafa Koç’dan devraldım. Mustafa müstesna bir insan. Zekası, kavrama yeteneği ve insan ilişkileri açısından yeri doldurulması çok zor birisi. Buna bir de uzun yılların tecrübesi eklenince… Fatih personeli ile çok kısa zamanda sıcak ilişkiler kurduk. Personelim müthişti. Arıza çıkınca sabaha kadar uyumayan, sonra öğlen yatağından kazıyarak kaldırdığım başçarkçım, Amerika deniz harp okulunu bitirmiş seyir subayım, polis amirim, tüm subaylarım, astsubaylarım, erlerim, hepsi ile samimi bir dostluğumuz oldu. 200’ün üzerinde personelim vardı. Kısa zamanda gemi, harbe hazırlık puanı en yüksek gemi haline geldi ve bu birinciliği çok uzun bir süre devam ettirdik. Filo komutanının bizimle yaptığı bir seyirden sonra, şimdiye kadar gördüğüm en iyi köprüüstü ve seyir timi dediğini işittik. Çok güzel hatıralar paylaştık. 2008’de gemiyi eski ikinci komutanım Rafet Oktar’a teslim ettim. Komutan-II.K. olarak görev yapyığımız bir yıl boyunca Rafet’i kardeşim gibi sevmiştim. Son derece saygılı, beyefendi, nazik, bilgili bir subaydı. 

Görevi devrettikten bir kaç gün sonra bir rüya gördüm. Gemim İstanbul boğazından Karadeniz’e çıkıyor. Ben sahilde kalmışım, geminin arkasından sahil boyunca koşuyorum. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum, kan ter içindeyim, durun, komutansız gemi gider mi hiç diyorum.

Komutan olduğunuzda geminiz ile bütünleşiyorsunuz. 3000 tonluk koca bir gemi, 200 küsür insan tamamen size emanet. Her dediğiniz kanun gibi, itirazsız kabul ediliyor. Gemide komutan emrine itiraz etmek veya yorum yapmak en büyük kabahat olarak görülür. Komutan emri denince başka soru sorulmaz. Bu da komutan üzerine öyle bir yük bindirir, öyle bir sorumluluk yükler ki. Bunu paylaşamazsınız. Atamazsınız, ara veremezsiniz, netice olarak gemi ile bir ruh birlikteliği doğar. Bunu açıklamak çok zor. Komutanın köprüüstünde, savaş harekat merkezinde ve subay salonunda kendine ait bir koltuğu vardır. Komutan koltuğuna Filo komutanı ve Donanma komutanı hariç hiç kimse, hiç bir zaman asla oturmaz. O koltuğun adeta bir kutsallığı vardır. Komodor dahi bu koltuğa oturmaz, orası komutana aittir.

Gemide yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Başka gemilerle birlikte bir eğitimdeyiz. Gece fazla bir aktivite yoksa komutan kamarasına çekilir, bir kaç saat istirahat eder, yoksa eğitimler esnasında pür dikkat olması zorlaşır. Aktivite varsa komutan köprüstünü veya savaş harekat merkezini terk etmez. Koltuğunda kestirir. Gece yarısından sonra herhalde saat 3 civarı, kamaramdayım, rutin bir seyir dışında bir aktivite yok, köprüüstünde en tecrübeli ve en güvendiğim subaylarımdan biri vardiya amiri, uyuyorum. Birden uyandım, bir şey sanki dürttü beni. Kalktım. Normalde böyle durumlarda köprüüstüne telefon edip durum hakkında rapor alırdım. Ama bu gece bir şey beni köprüüstüne çekti. Nedenini bilmeden iskeleden yukarı çıktım, köprüüstü kapısını açtım ve adeta şok oldum. Pruvada koca bir geminin bordası bize doğru, pruvamızdan geçiyor, mesafe 500-600 yarda civarı, biz de 15 knot civarı bir süratle dosdoğru çatma rotasında ilerliyoruz. Vardiya amiri pruvaya bakıyor, kilitlenmiş, seyir subayları vardiya amirinin emir vermesini bekliyor. Ben ne yapıyorsunuz demeden adeta haykırdım, “Kumanda bende, ben komutan, sancak alabanda, makinalar stop!”. Yani dümeni sonuna kadar sağa kırın anlamına geliyor. Sancağa dönüp pruvayı çatma rotasından kurtardığımızda aramızdaki mesafe sadece bir kaç yüz yarda kalmıştı. Bu olayı çözemedim. Beni bu saatte uyandırıp köprüüstüne çeken neydi? Sonra olayın vehametini fark edip böyle kilitlendiğini açıklayamayan subayım, neden o anda öyle kaldı?

Komutan devir teslim törenlerinde komutanların konuşmaları çok cafcaflı görünebilir, ama onun ne demek istediğini gemi komutanlığı yapmış biri çok iyi anlar.

Komutan devir teslim töreni (2 Ağustos 2006)

Görev Süresi

Komutan devir teslim töreni (3 Nisan 2008)

Amfibi Gemiler Komodoru

2011-2012

İlk evimiz: 355 Dela Vina Ave, Monterey CA 93940 (36.59966, -121.86225)

Deniz Harp Akademisi

1997-1999

Silahlı Kuvvetler Akademisi

2000-2001

NATO Savunma koleji - Roma/İtalya

2005

Translate »