Skip to content

İstanbul Kaçamakları-5

2012 - 2016

Eyüp
7, 18, 20 Ağustos 2014
11 Mayıs 2015

Bu günlerde Eyüp camii, Eyüp mezarlığı ile civarını öğrenmeye heveslendim. Bir sefer gelmekle bir şey anlaşılmıyor elbette. Önce bir rehber kitaptan okuyorum, ertesi gün gidip yerinde görüyorum. Talha Uğurluel’in “Eyüp Gezi Rehberi”nden çok istifade ettim. Bu kitap gerçekten Eyüp’ü öğrenmek isteyen birisi için enfes bir kitap. Eyüp civarında ne hazineler varmış, gezdikçe ve okudukça anlıyor insan. Mezar taşları var, zarif mi zarif. Mezar taşları var, bekçiliğini yaptığı makber sahibinin kimliğini anlatıyor. Bir kaptan-ı derya yani deniz kuvvetleri komutanına ait bir mezar taşı var ki enfes bir yelken, dümen ve çıpa ile motiflenmiş. Hanımlara ait mezar taşları çiçekler, meyvelerle süslenmiş, devlet adamları kavukları ile. Osmanlının mezar taşları başlıbaşına korunması gereken bir hazine. Bu yüzden de çok hırsızlık vakaları oluyor. Rehber kitapta okuduğunuz bir şeyin yerinde yeller esiyor. Bazıları çalınmış, sonra bulunup eğri büğrü yerine iade edilmiş.

Cami-i Kebir yolundan Eyüp meydanına çıkarken solda Sokullu Mehmet Paşa’nın türbesi var. Türbe, Mimar Sinan eseri. Tam karşısında sağ tarafta da zamanın sadrazamlarından Siyavuş Paşa’nın türbesi var.

Elbette Eyüp semtinin merkezi Ebu Eyyûb el-Ensari’nin kabri. Bu muhterem sahabi, 80-90 yaşlarında iken, İstanbul’un fethi ile ilgili Peygamber Efendimizin (sav) verdiği müjdeye mahzar olabilmek için İstanbul’u fetih maksadıyla hazırlanan orduya katılmak ister. Çocukları, çok yaşlı olduğu için gitmesini istemezler. Çok ısrar edince mecburen kabul ederler, ata bindirirler, düşmesin diye de ata bağlarlar. İstanbul önlerine gelinir, savaş başlar, İstanbul alınamaz, ordu geri dönüş hazırlıklarına başlar, Ebu Eyyûb el-Ensari hastadır, öleceği bellidir, Muaviye’nin oğlu ordu komutanı Yezid’e vasiyet eder, yıl 669’dur, öldüğümde beni İstanbul surlarına olabildiği kadar yaklaştırın, mümkün olduğu kadar yakına gömün, elbette İstanbul bir gün fethedilecektir, bu Peygamber müjdesidir, ben o gün İstanbul’u fetheden o şanlı askerin atının nal seslerini işitmek istiyorum. Dediği gibi yaparlar, mezarı Bizans zamanında çevrede yaşayan halkın da ilgi odağı olur, ancak 1204’de başlayan Latin istilası sırasında bu bölge de yıkıma uğrar ve mezarı kaybolur. Derken o şanlı asker ve şanlı komutan, Peygamber müjdesine mahzar olur. İstanbul fethedilir. Ordu saflarında Fatih’in yanı başında, sultana manevi desteğini hiç eksik etmemiş Akşemseddin, rüyasında görür bu büyük sahabeyi, mezarını keşfeder. Açıp bakarlar, buldukları kitabeden o olduğunu teyit ederler. Bu gün bu aziz sahabe İstanbul’un misafiridir ve kabri hiç bir tereddüde mahal olmadan bilinmektedir.

Eyüp semtinde Cülus Yolu denilen bir sokak var, Eyüp camiinin arkasında. Osmanlı sultanları, kılıç kuşanma töreninde bu yoldan yürüyerek Peygamberin (sav) temsilcisi olarak Ebu Eyyûb (ra)’ın kabri başında dua ederlermiş. Biraz arka sokakta Sultan Reşad’ın çok estetik bir türbesi var. Daha yukarıları ise Eyüp mezarlığı. 

Eyüp camii: 41.04797, 28.93381

Sultan Reşad Türbesi: 41.04790, 28.93586

Eyüp Mezarlığı ve Piyer Loti
19 Ocak 2015

Piyer Loti: 41.05391, 28.93371

Galata Mevlevihanesi
26 Ağustos 2014

Taksim’den İstiklal caddesi boyunca yürüdüğünüzde tünele varıyorsunuz. Bu küçük meydanda İstiklal caddesi bitiyor ve Galip Dede caddesi oluyor. İşte burada hemen sağda Galata Mevlevihanesi var. Aşağıya doğru 350 metre daha devam ederseniz Galata Kulesine ulaşıyorsunuz. Mevlevihane, aslında 1490’larda yapılmış, ama depremler, onarımlar sonunda esas şeklini ve hüviyetini 1791’de Şeyh Galip buraya postnişin olunca kazanmış. Müze olduktan sonra ruhunu kaybetmiş elbette, şimdilerde de sosyetenin eğlencesi olmuş, ama yine de ruhani havayı çok perdeler ardında teneffüs edebilirsiniz. 

İçeride harika bir ebru koleksiyonu var. Mevlevilerin kullandığı bir takım eşyalar müzelik olmuş, camekanlar ardına alınmış. Sema gösterilerinin yapıldığı yere yukarıdan bakabilirsiniz. Bahçede Şeyh Galib’in türbesi de var.

Beni burada en çok etkileyen şey tekkenin dışarısındaki küçük hazire, yani mezarlık oldu. Dervişler buraya “Hamuşân” demişler. Yani susmuşların, sessizlerin yeri. Vefat edip aralarından ayrılanları ölmüş gitmiş demiyor, hâlâ orada, ama “hâmuş” diyor, susmuş diyor. Ruhaniyatı orada, beden dili susmuş, zikirlerine katılmıyor artık. Bu incelik ve felsefe beni derin derin düşündürdü. Burayı mutlaka gelip ziyaret etmeli insan.

41.02818, 28.97445

Sanatçılar Parkı & Ortaköy Meyve Bahçesi
31 Mayıs 2014

Etiler’de Akmerkezin biraz arkasında Ortaköy Meyve Bahçesi diye bir yer keşfettim. Hafta sonları fırsat bulunca motorla çıkıyorum, civarda keşif yapıyorum. Güzel bir yer bulursam daha sonra çocukları da getiriyorum buraya. Etiler’in sırtlarında bir cennet bahçesi burası. Aynı zamanda “Sanatçılar Parkı” diye de geçiyor. 

41.08258, 29.03034

Ulus Parkı
2 Kasım 2014

İstanbul’un her yerinde gezerken karşınıza sürprizler çıkabiliyor. Bu gün de Arnavutköy civarı ve Ulus sırtlarında motorla keşif yaparken karşıma Ulus Parkı çıktı. Bir soluk almak için durdum. Enfes bir boğaz manzarası ile insan kendinden geçiyor doğrusu.

41.06420, 29.03139

Translate »